İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Hayata Dokunabiliyor muyuz?


Geçtiğimiz günlerde okuduğum bir haber aslında ne kadar trilyoner insanlar olduğumuzu ama farkında olmadığımızı hatırlattı bana. Haberde Amerika’da en gelişmiş teknolojiyle üretilen biyonik kolun özellikleri anlatılıyordu. İşlevsel olarak canlı bir kol kadar kullanılamasa da görünüm itibariyle canlı bir kola benzetebilmenin mutluluğunu yaşıyordu bilim adamları. Haberin ne kadar şükretsek azdır dedirten kısmı ise, biyonik kolun maliyetiyle ilgili olanıydı. Şimdi sıkı durun bu kol ne kadara mal olmuş biliyor musunuz? Tam tamına 6 milyon dolarcık!

Söz konusu insan hayatı veya kaliteli (lüks demiyorum yanlış anlamayın) bir yaşamsa bu fiyat düşük bile. Çünkü bir insan o kol sayesinde bütün yaşamsal faaliyetlerini sürdürecek. Yemek yemek, su içmek, tuvalete gidebilmek, karanlık bir odaya girdiğinde lambayı açabilmek, ağaçların dallarına uzanıp meyve toplayabilmek, sevdiklerine sımsıkı sarılabilmek, çocuğuna mama yedirebilmek vs vs… Kısacası bazılarına lüks gelen ama pek çoğumuzun sahip olduğunun farkında bile olmadığı nimetler.

Biyonik koldan yola çıkarak şöyle kabataslak bir matematiksel hesap yaparsak sizce kaç milyon dolarlık bir servete sahibiz. Açıkçası benim hafızam o kadar çok parayı hesaplayabilecek kapasiteye sahip değil. Çünkü işin içine dünyaya açılan penceremiz olan gözümüz de girince fiyat biçemiyorum.

Peki, bütün bu servete sahip olup da hala etrafta mutsuz ve karamsar bir şekilde dolaşan, ağlayıp sızlanan insanlara ne demeli? Ya da ne yapmalı onlara! Nasıl mutlu etmeliyiz acaba bir fikriniz var mı? Benim bir fikrim var: Sadece bir günlüğüne gözünü kulağını yada bacaklarını kullanmasını engelleyelim. Hani adına empati denilen ama içi boşaltılan kavram var ya onu uygulayalım. Herkes engelliyi anlamak için empati kurmak şarttır der. Der demesine de, bunu diyenlerin kaçı bu empatiyi kurar orası bilinmez.

Sahip olduğumuz nimetlerin farkında mıyız? Çocuğunun, eşinin ya da sevgilisinin 1 saatliğine de olsa yüzünü görebilmek ya da sesini duyabilmek için hayatının geri kalanını ya da servetini hiç düşünmeden verecek milyonlarca insan varken biz farkında bile olmadan yaptığımız bu işleri yapabiliyor olmanın mutluluğunu yaşayabiliyor muyuz?

Yapabildiğimiz için yeterince şükredebiliyor muyuz? Yaratılış gayemizin ne kadar farkındayız? En önemlisi hayata gerçekten dokunabiliyor muyuz?

Haksızlık etmek istemem ama pek sanmıyorum. Klasik ama geçerliliğini hiç yitirmemiş bir söz vardır; “sahip olduklarımızın değerini ancak kaybedince anlıyoruz” diye… Ne dersiniz eskiler hiçte yanılmamış değil mi?

Güzel bir hikâyeyle yazıma son vermek istiyorum:

Adamın biri ilk defa gittiği küçük bir kasabada şaşkın şaşkın
gezindikten sonra yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka
koltukta tek başına oturan çocuğa:

— Buraların yabancısıyım demiş. Parkın hemen yanı başındaki fırını
arıyorum çok yakın olduğunu söylediler.

Çocuk arabanın penceresini iyice açtıktan sonra:
– Ben de buraya ilk defa geliyorum demiş Ama sağ tarafa gitmeniz
gerekiyor herhalde.

Adam çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş
ister istemez.
Çocuk:
-Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? Diye gülümsemiş.
Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten.

— iyi ama demiş adam bunların parktan değil de tek bir ağaçtan
gelmediği ne malûm?
— Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez diye atılmış çocuk.
Üstelik manolyalar da katılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsanız
fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu duyacaksınız.

Adam gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra cebinden bir
kâğıt para çıkartıp teşekkür ederken fark etmiş onun kör olduğunu.

Çocuk ise konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış
adamın kendisini fark ettiğini.

Işığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken – Üç yıl önce bir kaza
geçirmiştim demiş görmeyi o kadar çok özledim ki…

Sizinkiler sağlam öyle değil mi?

Adam çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına yönelirken:

— Artık emin değilim demiş. Emin olduğum tek şey benden iyi gördüğündür.

FATMA ŞAHİN www.kadincakararinca.com

19 Yorum

  1. Canım,

    Aşkolsun!.. Bu kelimenin anlamını biliyorsun sen.. Yabancı olduğundan mı bahsettim?..

    Ama, o bir cümlelik soru, demek istediklerimi özetliyor, sanırım.

    Öpüyorum canım.. 🙂

  2. Sevgili Arzucum,
    Şimdi bende senın durumuna düştüm desem.Konuya içinden gelenleri yazsaydın keşke.Burası yabancı bir yer mi sanki.Neyse konuyu hazır olduğun bir zamanda yorumlarsın.
    Değerli yorumun için teşekkürler canım arkadaşım.

  3. Sevgılı Kubra,
    Bu saydığın nimetleri ancak kaybedince anlarız. Durumu çok güzel özetlemişsin arkadaşım.Değerli yorumun için teşekkürler.

  4. Sevgili Şirinem,
    Çok haklısın.Bu konuyu en iyi anlayacak biride sensin kardeşim.Ufak-tefek şeyleri sorun etmenin lüzumu yok.Sahip olduklarımızın kıymetını bılelım ve halimize şükredelim. Değerli yorumun için teşekkürler kardeşim.Sevgiyle ve sağlıcakla kal…

  5. Sevgili Hakan-can Kardeşim,
    Valla mesleğim hesaplama üzerine olmasına rağmen bunu bende hesaplayamadım. Bu mekanık kol gelıstırırlme asamasında oldugu ıcın ucuzlayacağı kesin.Allah bu kola muhtaç duruma düşürmesin.
    Değerli yorumun için teşekkürler kardeşim.Hayırlı akşamlar.

  6. Sevgili İçimdeki Yolculuk,
    Malesef değerlerimizin farkında değiliz.Vücudumuz bize piyangodan çıkmadı, değerini bilmeliyiz. Yazıyı beğendiğine sevindim.Değerli yorumun için teşekkürler.

  7. Canım arkadaşım,

    Yazını dün okudum. Yazın ve altındaki hikayenin bitimi ile birlikte, tam şurama, boğazıma bir şey düğümlendi. Hiç bir yorum yazamadım. Bırakıp gittim.

    Şimdi tekrar okudum ve bloguna gelmeden önce düşündüklerimi ve yazmak istediklerimin hiç birini yazamadan yine çıkıp gideceğim sanırım.

    Sadece bir tek cümle söyleyeceğim.

    Sahip olduğumuz şeylere, gerçekte sahip miyiz, acaba?

    Sevgiyle kal, canım arkadaşım..

  8. Canım kardeşim ne kadar güzel bir paylaşım buradan ne kadar değerli olduğumuzu ve hala bunun farkında olmadığımızı en küçük dertleri bile nasıl sorun edip yaşadığımız günlere sağlığımıza şükretmek zorunda olduğumuzu çıkartmamız lazım değil mi?herşey güzel ve sağlıklı günler için olsun tüm sevgilerimle

  9. -Hakketende yaa,bir kola adamlar 6 milyon dolar istiyorlarsa,bizim bütün bedenimiz kaç milyar eder acaba…:)?

    Neyse böyle bişeyi başarmaları dahi iyidir,ilerde ucuzlar inşallah…

    Hayırlı akşamlar No Engel kardeşim…

  10. insanogluyuz ve nefsimize yenik düşüyoruz.en ufak bir sorunda veryansınlar başlıyor başlamaklada kalmıyor üstelik çogu insan kendi beynine yenik düşerek bu nasıl ifade edilir bilmiyorum ki??kendini hasta edecek duruma getiriyor kmi pisikolojik tedavi görüyor kimi şizofren olup çıkıyor.oysaki dedigin gibi trilyoner oldugunun farkına varsa
    hikayede çok güzelmiş

Bir yanıt yazın