İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar nelerdir?

Bu hastalıkların bir kısmı için en önemli bulaşma yolu iki insanın cinsel nitelikli yakın teması iken (genital siğil, herpes simpleks, vajinit gibi) diğer bir kısım hastalıklar cinsel yolla bulaşmaya ek olarak kan yoluyla (AIDS ve hepatit B’nin virüsü taşıyan kanın nakledilmesiyle bulaşması gibi, anneden bebeğine henüz doğmadan frengi bulaşması gibi) ve cinsel ilişki dışındaki yakın temasla da bulaşabilmektedir (anneden bebeğine doğum esnasında ya da doğum sonrasında emzirme ve bakım esnasında bulaşan genital siğil, herpes simpleks ve hepatit B gibi, aile içinde günlük yaşam koşullarının paylaşılması sonucu bulaşan hepatit B gibi)

Bu gruptaki hastalıkların bulaşması için heteroseksüel ilişki (kadın-erkek cinsel ilişkisi) koşul olmadığı gibi, bulaşma için gerçek cinsel ilişki olmaksızın enfeksiyonu taşıyan birinin genital bölgesiyle yakın temas bile hastalığı almak için yeterli olabilmektedir (genital siğil gibi) Cinsel yolla bulaşan hastalıklar tüm diğer bulaşıcı hastalıklar gibi bildirimi zorunlu hastalıklar grubunda yer alırlar.

Aşağıda anlatılacak hastalıkların çoğu için cinsel ilişki dışında da çeşitli bulaşma yolları mevcuttur. Bu yüzden bu hastalıklardan birine yakalanan kişinin partnerini, ya da partnerin hastalığa yakalanan kişiyi sadakatsizlikle itham etmesi haksızlık olabilir. Dahası CYBH’larda görülen belirtiler başka hastalıklarda da görülebilir ve yanlızca belirtilere dayanarak, tanı konmadan karşı tarafı suçlamak anlamsızdır.

Cinsel yolla bulaşan bir hastalığı olan kişinin hastalığın varolduğu zaman dilimi içinde ilişkide bulunduğu kişilere durumu bildirmesi ve bu kişilerin de kontrolden geçmeleri için uyarıda bulunması; tedavi bitene kadar, doktorun belirlediği süre içerisinde hiçbir cinsel aktivitede bulunmaması ya da doktorun izniyle prezervatif koruyuculuğu altında ilişkide bulunması partner(ler)ine ve topluma karşı en önemli sorumluluğudur.

CYBH başlığı altında toplanan hastalıklar

Gonore ve klamidyalara bağlı jinekolojik enfeksiyonlar

Gonore ve klamidya adı verilen iki ayrı bakteri türü, taşıyıcı erkekten kadına cinsel temasla bulaşarak kadının genital organlarında yaygın bir enfeksiyona yol açabilmektedir. Pelvik enfeksiyon (Pelvic Inflammatory Disease-PID) adı verilen bu durum fallop tüplerinde tıkanmaya ve pelvis organlarında yapışıklıklara yol açabilmekte, dahası yaygınlaştığında hayatı tehdid eden bir hastalık tablosu oluşturabilmektedir.

Erkeklerde “belsoğukluğu” adı verilen hastalıktan sorumlu gonore ve yine erkeklerde üretra (idrar boşaltım kanalının son kısmı) enfeksiyonlarına neden olan klamidya sıklıkla belirti vermeden bulunmakta, bazı durumlarda sperm ileten kanallarda daralmalara yol açarak kısırlık nedeni olabilmektedir. Kadınlarda da tüplerin tıkanması ve genital organlarda oluşan tıkanıklıklar kısırlığa ve dış gebelik riskinin artmasına neden olmaktadır. Kadınlarda tüplerin tıkalı olması en önemli kısırlık nedenlerinden biridir ve en önemli nedeni cinsel yolla bulaşan bakterilere bağlı olarak gelişmiş pelvik enfeksiyonlardır. Kadında pelvik enfeksiyonlar belirtisiz seyredebileceği gibi sıklıkla akıntı ve kasıkağrısı şeklinde belirti verirler. Kadınların bu belirtiler konusunda duyarlı olmaları ve erken tedavi şanslarını yitirmemek için doktora başvurmaları önemlidir. Bu muayene kasıkağrısı ve akıntının pelvik enfeksiyona bağlı olup olmadığının saptanmasında ve erken tedavisinde önemlidir.

Genital ülser hastalıkları

Bu grupta yeralan hastalıklar cinsel yolla bulaşan erkek ve kadında genital bölgede ülser (yara şeklindeki lezyon) oluşumuyla belirti veren hastalıklardır. Bu grupta en sık Herpes Simpleks enfeksiyonu (genital “uçuk” hastalığı) ve sifiliz (frengi) görülür. Diğer genital ülser hastalıkları nispeten daha ender görülür (şankroid, lenfogranuloma venereum ve granuloma inguinale) Genital bölgede ülser behçet hastalığı, kanser, ilaç allerjisi gibi nedenlere bağlı olarak da görülebilir.

Herpes simpleks enfeksiyonu (genital bölgede “uçuk” hastalığı)

Dudaklarda ve dudak çevresinde görülen uçuğa benzer lezyonların çok sayıda ve gruplaşmalar şeklinde ve çok daha şiddetli belirtilerle genital bölgede ortaya çıkmasıdır. Dudak uçuğuna yol açan Tip 1 Herpes Simpleks virüsü (HSV 1) tarafından oluşturulabileceği gibi daha sık olarak cinsel temasla geçen HSV 2 tarafından oluşturulur.
Virüs bir kez vücuda yerleştiğinde belli dönemlerde tekrarlayıcı enfeksiyonlara yol açar. İlk enfeksiyon oldukça ağrılı ve kaşıntılıyken, ikinci ve sonraki enfeksiyonlarda daha hafif belirtiler gözlenir. Bu enfeksiyonun kadın açısından en önemli özelliği gebelik döneminin sonlarında ortaya çıktığında doğum kanalından bebeğe bulaşarak bebeğin hayatını tehdid eden enfeksiyonlara yol açma riski olması ve bu nedenle sezeryan ile doğum gerektirebilmesidir.

Sifiliz (frengi)

Sifiliz etkeni olan bakteri (Treponema Pallidum) vücuda ilk girdiğinde kendini şankr adı verilen düzgün kenarlı ağrısız bir genital ülser şeklinde gösterir. Bu dönem hastalığın tedavisi için en uygun dönemdir. Tedavi edilmezse bu ülser 6-8 haftada kendiliğinden kaybolur ancak hastalık ilerlemeye devam eder ve belli bir süre sonra kendini çeşitli cilt döküntüleri, iç organ bozukluklarıyla gösterebilir. Bu dönemde de tedavi edilmezse bu belirtiler 4-12 hafta gibi bir zamanda kaybolur ve hastalık “iyileşmiş” izlenimi verir. Ancak belirtisiz geçen yaklaşık bir on yılın ardından hastalık kendini ciddi kalp-damar hastalıkları, nörolojik hasarlar ve diğer iç organ tutulmalarıyla gösterir. Hastalığın her dönemde tedavisi mümkün olmakla beraber, ne kadar erken tedavi edilirse sekel ve organlarda kalıcı bozukluk bırakma riski o kadar düşer.

Kadınlar açısından sifilizin diğer önemli bir yönü erken gebelik döneminde hastalığa yakalanıldığında enfeksiyonun plasenta yoluyla bebeğe bulaşma ve doğacak olan bebekte çok ciddi anomalilere yol açabilme riskidir.

Genital kondilomlar (genital siğiller)

Human papilloma virus (HPV) adı verilen virüsün cinsel temasla genital bölgeye yerleşmesi sonucu oluşan değişik sayı ve büyüklükte kitlelerdir. Virüs vücuda yerleştiğinde zaman zaman tekrarlayıcı enfeksiyonlara ve yeni kitlelerin oluşmasına neden olur. Kadında erkeğe göre daha sık belirti verir. Kitleler mikroskopla tanınabilecek kadar ufak olabilecekleri gibi, çok sayıda kitlenin yanyana gelmesiyle adeta karnıbaharı andıran bir şekil alabilirler. HPV olağanüstü bulaşıcı bir virüstür ve gerçek cinsel birleşme olmaksızın yanlızca genital bölgelerin yakın teması ve hatta umumi tuvaletlerden bile bulaşabilir.

Kondilomların tedavisinde kitlelerin cerrahi yöntemle çıkarılması, koter yardımıyla yakılması ya da kriyoterapiyle dondurulması, ya da krem şeklindeki çeşitli ilaçlarla “eritilmesi” yöntemlerinden biri ya da birkaçı beraberce uygulanabilir. Burada amaç görünen lezyonların tümüyle ortadan kaldırılarak kitlelerin tekrar oluşma riskinin ve bulaştırıcılığın azaltılmasıdır. Ancak ne kadar iyi uygulanırsa uygulansın hiç bir tedavi yöntemi virüsü vücuttan tam olarak uzaklaştırmada etkili değildir.

Kondilomlara bağlı ortaya çıkan estetik problemler dışında HPV’nin en önemli özelliği virüsün bazı alttiplerinin kanserojen (kanser yapıcı) özellikler taşımasıdır. HPV’nin çok sayıda alttipi arasından kondilom yapan Tip 6 ve Tip 11 dışında çoğu alttipin kanserojen özelliği vardır. Kanserojen özelliği olan alttipler genellikle kondilom yapmadan sessiz bir şekilde vücuda girerler ve hücrelerde kanserojen etkilerini başlatırlar. Bu virüsleri taşıyan erkeklerde penis kanseri oluşma riski, kadınlarda da serviks (rahimağzı) kanseri oluşma riski artmıştır.

En sık enfeksiyon yapan alttipler kanserojen etkileri olmayan ve daha çok kitle oluşumu şeklinde belirti veren 6 ve 11 tipleri olmasına karşın HPV tanısı konmuş bir bireyde diğer alttiplerin de sessiz bir şekilde bulunma riski yüksektir. Bu yüzden bu enfeksiyonu taşıyan erkeklerin üroloji uzmanlarının tavsiyesine göre hareket etmelerini, kadınların ise yıllık pap-smear incelemesine ek olarak serviksin mikroskop altında incelenmesine olanak veren kolposkopik incelemeden de geçmelerini uygun buluyoruz.

AIDS

Acquired Immune Deficiency Syndrome kelimelerinin başharflerinden oluşturulmuş bir kelimedir. “Edinilmiş İmmun yetmezlik sendromu” adı verilen bu hastalık HIV (Human Immune Deficiency Virus) adı verilen virüsün cinsel ilişki, virüsü taşıyan kanın nakledilmesi, virüsü taşıyan bir hastanın vücut salgılarıyla temas ile (cinsel ilişki olmadan intim (cinsel içerikli) öpüşme, hastane personelinin yeterli önlem almaksızın virüsü taşıyan kişiye tıbbi bakım hizmeti vermesi gibi) vücuda giren virüsün temel hedefi bağışıklık sistemidir. Bu sistemi zayıflatarak veya etkisiz hale getirerek çeşitli fırsatçı enfeksiyonların ve belli kanser türlerinin ortaya çıkmasına neden olur. İlk temastan kanda virüsün saptanmasına kadar geçen süre 6 ay kadar uzun, ilk belirtilerin ortaya çıkmasına kadar geçen süre ise 10 yıl kadar uzun olabilir.

Günümüzde AIDS hastalarının tam olarak şifaya kavuşmaları mümkün olmamakla beraber virüsün yayılmasını kısmen durduran, fırsatçı enfeksiyonların tedavisinde başarıyla uygulanan çok sayıda ilaç yardımıyla AIDS hastalarının yaşam süreleri artmaktadır. AIDS aşısı çalışmaları da hızla devam etmektedir.

Hepatit B (“B tipi sarılık”)

Bu hastalık da cinsel yolla ve aile içi yakın temasla bulaşabilen bir virüs hastalığıdır. Bir aile bireyinde enfeksiyon ya da taşıyıcılık saptandığında, başta eş olmak üzere diğer aile bireyleri de risk altındadır ve gerekli tetkikler yapıldıktan sonra aşılanmalıdır. Günümüzde bebeklere ve diğer duyarlı bireylere rutin olarak Hepatit B aşısı uygulanmaktadır. Çok yakın bir gelecekte bu uygulamalarla dünya üzerinden Hepatit B hastalığının aynen çiçek hastalığı gibi tümüyle kalkacağını varsayabiliriz.

Vajinitler

Kadında oluşan vajinit kendini kötü kokulu, kirli renkte, köpüklü, bazen peynir kesiği şeklinde olabilen akıntıyla birlikte, kaşıntı, idrar yaparken yanma, ilişkiden sonra kanama şeklinde belli eder. Vajinitlerin tek oluşma yolu cinsel ilişkiyle bulaşma değildir. Mantarlara bağlı vajinitler gebelik, doğum kontrol hapı kullanımı, kontrolsüz kalmış şeker hastalığı gibi etkenlere bağlı olarak oluşabilirler. Trikomonaslara bağlı vajinitler de yine hijyenik olmayan koşullardan (umumi tuvaletler, havuzlar, ortak iç çamaşırı kullanımı) bulaşabilir.

Uretrit

Uretra, yani idrar boşaltım sisteminin mesaneden sonraki kısmı, CYBH’nin erkeklerde en sık belirti verdiği organdır. Uretrit adı verilen bu tabloda idrar yapma dışındaki zamanlarda akıntı olur. Bu akıntının da en sık nedeni gonore adı verilen bakteriye bağlı gelişen belsoğukluğudur. Gonore dışında klamidyalar ve diğer bazı bakteri türleri de uretrit nedeni olabilirler. Uretrit kadında da sık görülen bir hastalık olmasına karşın, sıklıkla genital sistemin diğer kısımlarında (serviks, fallop tüpleri gibi) oluşan enfeksiyonların seyrinde yeralır ve uretradan oluşan akıntı sıklıkla vajinal akıntıyla beraber olduğundan dikkat çekmeyebilir.

Bir kişide CYBH grubunda yeralan hastalıklardan biri saptandığında, diğer bir hastalığın da beraberce bulunma olasılığı önemli derecede artar. Bu yüzden bu kişilerin aynı gruptaki diğer hastalıklar yönünden de incelemelere tabi tutulması uygun olur.

kaynak

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın